Biliyorum çook uzun zamandır ihmal ettim seni sevgili bloğum ancak elimde olmayan sebeplerden bu mecburi ayrılık ...Tarko'nun gazabına uğrayan sevgili pisiciğimin ( pc nin anneayçaya göre ismidir) bozulması ve tamir sürecine de henüz girememesi sebebiyle yaşanıyor bu ayrılık :(
Bu ayrılık sürecinde ben de kendimi test etmiş oldum, acaba internet bağımlısı mıyım değil miyim? :) tamir sürecini uzattım bilerek ;) kendimi gezmelere tozmalara verdim :) mobil bağlantı imkanı varken tabi bu biraz zor ancak yine de kısıtlandığım bir gerçek...evet ititraf ediyorum ben bir internet bağımlısıyım :)) çok mu zararlı acaba ?? ee herşeyin fazlası zarar demiş büyüklerimiz doğru :) internet çok güzel bilgiye ulaşmanın, günceli takip etmenin en kolay yolu ancak yine de fazla abartmamak lazım ;) ben Tarko'ya internet kısıtlamaları getirirken, kendimin sonsuz olarak bu haktan yararlanabiliyor olması doğru bir model olmadığım fikri uyandırdı bende..fakat bu bir günde oluşmuş bir fikir değil, uzun zamandır bu düşüncedeyim kendimi kontrol etmem gerekiyordu, bilgisayarın bozulması bu anlamda iyi oldu :)) Sürekli "online" olmak, bişeyleri takip etme çabası, herşeyi farklı kaynaklardan öğrenmeye çalışmak, bunlara ne beyin yetiyor ne de zaman..bazen çok da bunaltıyor beni ama yine de kopamıyorum :) şuna da bakayım buna da bakayım derken bir bakmışın 2 saat geçmiş :) Daha yapılacak çok iş var ve sonra " bana 24 saat yetmiyor sızlanmaları" baktım bişeyler ters gidiyor durmanın zamanıdır anneayça hatun dedim :) Kendimi eleştirdim...
Dışarda yaşanacak koskoca bir hayat var ve esas hayat sanal olan değil! Sanal aleme bağımlı olmak kötü, dengeyi kurabilmek gerek..ben bu süreçte bunun ayrımına vardım..Bilgisayarımın bozulmasına üzülmedim değil ancak bazı sevgili arkadaşlarımın dediği gibi bardağın dolu tarafından bakmak lazım ;) Yanlış anlaşılmasın jübilemi yapmıyorum daha uzunca bir süre yeşil sahalardayım :P bunun bir veda yazısı olduğunu düşünenler yanılıyor olacaklar :)
İmza:Özeleştiri de yapabilen anneliğin en bağımlı öğrencisi anneayça :D
25 Nisan 2012 Çarşamba
8 Nisan 2012 Pazar
Ben Nerede Yanlış Yaptım ???
Tarko bu aralar çok inatçı,sinirli,özellikle de bana karşı :( okulda ya da benim olmadığım yerlerde sıkıntı yok...galiba benimle bir sorunu var anlayamadığım.."kötü annesin sen "diyor ya zaman zaman, acaba öylemiyim gerçekten...
Bu sorunu gerçekten çözmek istiyorum ve bu nedenle de bununla ilgili düşnüyorum..uzman görüşlerin alıyorum.makaleler okuyorum..benim için değerli olan insanların fikirlerini dinliyorum ama bu ilk aşama henüz bir adım atmadım çünkü yanlış birşey yapmak istemiyorum..
Biz problemleri hangi konularda yaşıyoruz ve bunların sebepleri ne olabilir?? Disiplin sorunumuz olabilir mi?? Nedenleri bir kaç madde de sıraladım ve nasıl bir çözüm bulabileceğimle ilgili düşünmeye başladım..
- Tarko anne ile yaşayan, babasını arada sırada gören bir çocuk bu nedenle evde iyi polis de ben kötü polis de :( bu durum disiplin oluşturmada sorunlar yaratıyor maalesef
- Etrafında her dediğini yapmaya meyilli insan sayısı oldukça fazla örnek: anane,babaanne,dedeler,baba
- Benim koyduğum kurallar maalesef benim olmadığım yerlerde uygulanamıyor ya da az uygulanıyor.Kural tanımaz bir hale geliyor sonunda..
- Ben de zaman zaman kuralları çiğniyorum :(" insan yanında üzmeyeyim,arkadaşları yapıyor o da yapsın" gibi düşünceler ya da "annenin kıyamaması" durumu sebebiyle..
- Pozitif disiplini becerememiş bir anne olarak karamsarlığa düşüyorum zaman zaman..
İnatçılık konusuyla ilgili pek çok makale ve uzman görüşü okudum hepsinde de aynı şeyden bahsedilmekte fakat burada http://www.webanne.com/inatcilik.html okuduklarım çok sade ve net olarak durumu ve çözüm yollarını ortaya koymakta..
Amacım çocuğumu hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı büyütmek ve sorunlara geç kalmadan çözüm bulabilmek..geç kalındığında ise geri dönüşler çok zor olabiliyor...
Benimle aynı şekilde düşünen sevgili @delianne de sorun yaşamış ama kendi yöntemiyle http://deli-anne.com/?p=312 çözmüş çok şükür :)) ben de onun yöntemini bir deneyeyim diyorum..
Umarım çözebilirim sorunumuzu... tabi fikir ve görüşlerinize açığım herzaman..
İMZA: Acemilikte sınır tanımayan ,anneliğin en kafası karışık öğrencisi anneayça
Fareli Köyün Kavalcısı..

Bu masalı bilmeyen yoktur heralde...malum ,köyümüzü fareler basar, muhtar ne yapacağını bilemez ve kaval çalan bir müzisyen olaya el atar..kavalını çalmaya başlar, sorgusuz sualsiz bütün fareler kavalcının peşinden giderler..sonunda derede boğulurlar...
Sorgusuz sualsiz birinin peşinden böyle gidebilmek için ya fare olmak lazım ya da o kavalın sihirli olması lazım..Sihirler ancak masallarda olduğuna göre ve yaşadığımız dünya masal dünyası olmadığına göre diğer seçenek kalıyor geriye..
Bir anne ve bir öğretmen olarak gelecek endişem çok fazla..son dönemde eğitim alanında yapılan tüm değişiklikler beni daha da endişelendirmeye başladı..endişelerimi daha 4 lü sistem yeni gündeme geldiğinde yazmıştım http://anneayca.blogspot.com/2012/03/444-herkes-icin-12-mi.html
Aradan zaman geçti fakat endişelerim geçmedi..hala sorulara cevap verilmedi..bakanımız açıklamalar yaptı ancak havada kaldı..taşlar yerine oturmadı..bütün bunlar olurken çok az kişi " ne oluyor?? "diye sordu, endişelerini dile getirdi..inanın öğretmen camiasında bile sorgulamayan kişi o kadar fazla ki...
Bütün bu endişeleri dile getirirken ,sınıfların kalabalığından bahsederken bir de önerilen çocuk sayısı 3 ten 5 e çıkarıldı..herşeye zam gelirken bu es geçilmedi..
Birileri ya sihirli bir kaval öttürüyor ya da ülkemin insanının çoğunluğu fareleştirildi.. Bu kadar soru sormayan bir toplum haline ne zaman getirildik biz??
Aydınlanma ,çağdaşlaşma müziği eşliğinde üçer beşer çocuk yaptırılarak hangi derede boğulmaya çalışılıyoruz bilmiyorum ama bu müziğe kulaklarımızı tıkamanın zamanı geldi de geçiyor bile..
1 Nisan 2012 Pazar
Seviyorum seni Küçük Prens :)

Hayat büyüdükçe karmaşıklaşıyor ya, içimizdeki çocuğu öldürmezsek ve çocuklar kadar yalın anlayabilirsek hayatı herşey çok daha kolaylaşacak belki de...
Bütün insanlar çocuk oldu..hepsi saf ve temiz duygularla yaşadı çocukluğunu, ama büyüyünce değişti insan..kindar oldu,nefreti öğrendi,savaşı öğrendi,parayı herşeyin üstünde tuttu..sonra zengin oldu insan,güçlü oldu,kariyer yaptı,devlet yönetti,gücünü insanlar üstüne kullandı ve insanlıktan çıktı insan...
İçindeki çocuğu öldürmeyenler ise "İNSAN" olarak kalmayı başarabildiler..sevgiyi herşeyin üstünde tuttular..değer vermeyi bildiler..sevdiler..sevildiler...sevgileri kullanmadılar...yalın yaşadılar..ellerindekiyle mutlu oldular..hırslanmadılar..
İçinizdeki çocuğu öldürmemek için ne yaparsınız?? Aslında bir çocukla yaşamak bunun için en iyi yol :) ama çocuğunuz yoksa çocuk kalmak zor mu sanıyorsunuz??
Çocuk kitaplarını büyüyünce de okuyanlar var mı ? ben mesela PETER PAN a bayılırım..tekrar tekrar okurum..TOM SAWYER hayatımda okuduğum ilk çocuk romanı...geçenlerde onu kitaplığımda ararken buldum kendimi :) MOBY DİCK(beyaz balina), sonra yoksulun dostu ROBİN HOOD ve KÜÇÜK PRENS insanlığı yaşatmak adına okunacak en iyilerden...ve meraklı, cesaretli KÜÇÜK KARA BALIK...
Çocukluğumu özlediğimden midir? Yoksa içimdeki çocuğu beslemek istememden midir nedir ben zaman zaman bu kitapları ve buraya yazamadığım diğerlerini okurum tekrar..
Bir anne ne kadar çocuk kalırsa o kadar yaklaşıyor aslında çocuğuna..Biz Tarkomla bu hafta KÜÇÜK PRENS le tanışacağız..Henüz tanışmadıysanız içinizdeki çocuğu beslemek ve yeniden canlandırmak için siz de tanışın KÜÇÜK PRENS le pişman olmayacaksınız :) http://www.kucukprens.org/kitap/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)