25 Nisan 2013 Perşembe

NELER OLDU NELER


                                            

  

    Uzun zamandır yazamıyordum ,ihmal ettim seni sevgili günlük :) Okul hem benim hem deTarko için çok yoğun son haftalarda, sınavlar veli toplantıları ve öğleden sonra verdiğim dersler beni oldukça yordu.Bunun yanı sıra neler oldu neler :)
                                              

 Geçtiğimiz haftalarda diyete başladığımı buradan tüm dünyaya ilan etmiştim :) Sadece diyetle zayıflayamayacağıma inanmam ve evdeki spor denemelerinin de hüsranla sonuçlanması üzerine spor salonuna gitmeye karar verdim. Evimizin hemen arkasında yaklaşık 5 dakikalık yürüme mesafesindeki B-fit e başladım. Beş gündür devam ediyorum gayet iyi gidiyor.Burada yarım saat aletle çalıştıktan sonra haftanın 3 günü pilates, 1 günü bölgesel çalışma ,bir gün salsa +oryantal ,bir gün de zumba yapılıyor ve ben her gün çok eğleniyorum.Sıkılaşmaya da başladım yüs puan bana :) Bu arada instagram ve twitterda  diyet yapan annelerle #diyetteyiz hashtagiyle buluşup yediğimiz ,içtiğimizi paylaşıp birbirimize moral ve destek veriyoruz. Çok da güzel yapıyoruz. Aferin bize :)

             


Geçtiğimiz hafta cumartesi sabahı bir sürprize uyandık :) minik ikizlerimiz Kuzey ve Rüzgar "artık yeter " diyerek geldiler, bize de karşılamak düştü :) Ailecek hastanedeydik. Küçük prenslerimiz ve anneleri şimdi evde birbirlerine ve yeni hayatlarına alışmaya çalışıyorlar.Tarko ikizlere kardeşlerim diyor ve abi edasıyla ortalıkta dolanıyor. Ben de onu destekleyerek kardeş problemini çözmenin mutluluğunu yaşıyorum.:) Bu arada bana hala diyecekleri günü de iple çekiyorum. Çok güzel bir duygu bu :) misss gibi bebek kokusunu içime çetim tüm gün ! Her doğum bir mucize bir kez daha anladım ve şükrettim.

Aylardır Tarko ve sınıf arkadaşları 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramına hazırlanıyorlardı. Okulumuzda coşkulu bir törenle kutladık bayramı.Her yanı bayraklarla donattık. Atatürk 'ü saygıla andık !Türk çocukları Atalarının izinde olduklarını ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin bekçileri olduklarını bir kez daha gösterdiler. Tarko yine harika dansetti ( anasının oğlu :P)




Nihayet baharı getirdik, kış mevsiminden kurtulamayacağımızı sanmış, hatta "sevgili nisan sen buna bahar demişsin ama bu bildiğin  kış " yazmıştım twitterda .En sevdiğim mevsim ve en sevdiğim meyve zamanı geldi tabi ki yeşil erik  :) Umarım diyeti bozmuyordur keza yaklaşık 1 kilo yiyorum hergün :D

 İşte böyle efenim görüşmeyeli neler olmuş neler! Bunlar anneayça ve Tarko cephesindekiler, diğer cephelerle yayınımız devam edecek ! Söyleceklerim bitmedi!

 Erik denince aklıma gelen şu güzel şarkıyı paylaşayım dedim buyrun "FERİĞİM"


 


 Bahar hepimize mutluluk ,sağlık ve yeni umutlar getirsin..

imza: Herşeye rağmen baharla bir  başka umutlu ANNEAYÇA  :)




 

BLOGUM DERGİSİNDE ÇEKİLİŞ VAR!





     Blogum Dergisi 1 işiye 5 kitaptan oluşan bir set hediye ediyor. Kitaplar ve yazarları şöyle :

 PESİMİSYON - ERDİ KARADENİZ
 BANU CONKER- BEN SENİ TUZ KADAR SEVDİM
 TIRMANIŞ - OKAN CAN BADEMCİ
 KARŞILIKSIZ DÜNYA DÜZENİ - NEZİH TINAS
 AŞKIN UYKULU NÖBETLERİ -İRFAN KARABULUT

Bu sete sahip olmak için yapmanız gerekenler şunlar :

Bloğunuzda çekilişi duyurmanız

Twitterda çekilişi #blogum hashtagiyle duyurmanız (+ 1 katılım hakkı kazandırır)

Ayrıntılı bilgi için TIK TIK


HERKESE BOL ŞANS :)

15 Nisan 2013 Pazartesi

Blogum Dergisi Yılın Bloğunu Seçiyor !

      


          Sevgili Blogger arkadaşlarım , dergimizin 1.yılı sebebiyle aşağıda verilen kategorilerde yılın bloglarını seçiyoruz! Başvurularınızı bekliyoruz !




         

Online Blog Dergisi  Blogum'un temellerini Mayıs 2012 tarihinde atıldı. O zamandan bu zamana kadar, aralıksız olarak tam on bir sayı yayınlandı. Bu sayılarda tam olarak, 296 farklı blog yazarına yer verildi. Ortalama olarak da ay da 15.000 internet okuyucusuna ulaşıldı. Her sayıda Blogum Dergisi ekibi kendisini geliştirdi ve böylece daha da iyi işler ortaya çıktı.

Blogum Dergisi birinci yılı şerefine, Blogum Dergisi Ödüllerini; internet üzerinden oylama ile gerçekleştirecek. Dört farklı kategoride bloglar internet üzerinden oylamaya sunulacak. 

Bu kategoriler; Aile, Moda, Kültür-Sanat ve Hobi olarak belirlendi. Kategori birincilerine Blogum Dergisi plaketi ve sürpriz hediyeler verilecek.

Başvuru Tarihleri : 15 Nisan -3 Mayıs 2013
Oylama İşlemleri : 5-25 Mayıs 2013
Oylama Sonuçları : 26 Mayıs 2013

Sponsorlar :
Kupon Sihirbazı - http://www.kuponsihirbazi.com/
Bloglar Mahallesi - http://bloglarmahallesi.com/

Başvurularınızı aşağıdaki linklere tıklayıp gerçekleştirebilirsiniz.

Aile kategorisi başvuru formu için Tıklayınız..


Moda kategorisi başvuru formu için Tıklayınız..

Kültür-Sanat kategorisi başvuru formu için Tıklayınız..

Hobi kategorisi başvuru formu için Tıklayınız..

Başvuru yapmadan önce bilgi almak için : info@blogumdergisi.com adresine mail atabilirsiniz.

23 NİSAN'I EN İYİ KİM ANLATIR ?




23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaklaşırken sizi bir yarışmadan haberdar edeyim dedim. Katılacak miniklere başarılar !







 





23 Nisan’ı en iyi anlatan resme butikbebe.com’dan hediye çeki!

Butikbebe.com 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na resim yarışması ile giriyor.


 ’23 Nisan’ı en iyi ben anlatırım’ konulu yarışma ile bu anlamlı günü en iyi anlatan ilk 3 yarışmacı hediye çekleri ile ödüllendirilecek.

Birinciye 150 TL, ikinciye 100 TL, üçüncüye ise 50 TL hediye çeki kazandıran yarışma Facebook üzerinden yapılıyor.


 Katılımın 12-21 Nisan tarihleri arasında yapıldığı yarışma için resimler yarisma@butikbebe.com adresine mail olarak gönderilecek.

Yarışmasının jüri üyeleri arasında ise Elele Dergisi Yayın Yönetmeni Gözde Kaynak, Hey Girl Dergisi Yazı işleri Müdürü Nilgün Yıldız, Working Mother Editörü Ece Koçel ve Bir Adam Bir Bebek’ten Cesur Doruk olacak. 





4 Nisan 2013 Perşembe

İkinci Cihan !

    
    Beni bilen bilir Bülent Ortaçgil aşığıyım.Müziği,sözleri beni benden alır, kendimi bulurum. Ortaçgil bir felsefedir bence. "Ortaçgil benim aşkım!" derken aynı cümleyi kullanan birini daha tanıdım bundan yaklaşık 3 yıl önce ,tesadüfen! Kim mi ? Türkiye'nin en iyi kadın caz vokali Birsen TEZER!




Yukarıdaki video ve bir arkadaşımın bana maille göndermiş olduğu Birsen Tezer'in " Balıkesir " şarkısıyla tanıdım onu! Ne ses ama ! Öyle duygu yüklü ,öyle size şarkıyı yaşatan bir ses ki. Müziğin notalardan ibaret değil de yürek ve ruhla harmanlanmasına en iyi örnek BİRSEN TEZER.Müzisyen demek sadece notaları yanyana getirme yeteneğine sahip ya da bunun eğitimini almış kişi demek değildir.Notalara anlam yükleyebilen, onlara sesiyle hayat veren ve dinleyende o hayatın etkisini ruhuna işleyecek kadar hissettirendir müzisyen.İşte Ortaçgilim gibi Birsen Tezer'im de  gerçek müzisyenlerdir gözümde ,ruhumda..Belki de RUHUMA DOKUNABİLDİKLERİNDENDİR BENDEKİ ÖZEL YERLERİ.






Birsen Tezer'in ilk Albümü "CİHAN"dan "BALIKESİR" yukarıdaki şarkı.Birsen ablamla tanışmama vesile olan can arkadaşımın bana mail ile yolladığı şarkı...güzel şarkı..dokunan şarkı...


Birsen Tezer geçtiğimiz aylarda yeni albümü "İkinci Cihan"'ı çıkardı. Yine ruha ,kalbe dokunmaya devam ediyor.Eğer hala dinlemediyseniz.Birsen Tezer ile tez tanışın derim. Benim gibi duygularıyla yaşayan biriyseniz,kendinizi bulmamanız imkansız.






ORTAÇGİL'in dokunduğu ,Birsen TEZER'in sesiyle hayat verdiği harika şarkının "EYLÜL/KENDİKENDİME) müziği kadar sözleri de mükemmel :


birsen bir bilsen
insanlar çok zor
herkes kendince bir alem
ötekine zalim ama alimmiş gibi
salınır vazgeçilmeze

birsen bir görsen
zaman çok hızlı
dün gibiydi, daha çocuktuk
küçücüktük yıldızlar gibi
salınırdık vazgeçilmeze

birsen bir duysan
herşeyin sesi var
yazılmadı daha en güzel şarkılar
bir gün gelecek birinden akacak
salınırken vazgeçilmeze

       Eğer siz de benim gibi sıkıldıysanız yaşadığınız dünyadan biraz da bu dünyaları gezin....
  

 imza : bazen başka cihanlarda yaşayan anne : AnneAyça

                                               

1 Nisan 2013 Pazartesi

2 Nisan Otizm Ortak Yayın #otizmifarketyasamipaylas







#2NisanOtizmOrtakYayin /  #otizmifarketyasamipaylas

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ…NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI….
ORTAK YAYIN YAZISI – M. İREM AFŞİN 2 Nisan 2013
Otizm… Yaşamın farklı bir penceresi…

Nisan… Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay.
Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce bir hayatımız yokmuş gibi hissediyorum. Çok eskiden kendini fanusuna kapatmış ruh bebeğimin, şimdi benimle hayatı paylaşması nasıl bir mucizedir, çok iyi biliyorum.
Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu “varsayılıyor.” Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz.
Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Çok yaygın bir yanlış kanı, özellikle erkek çocukların geç konuştuğu veya anne/babası geç konuşan çocukların da geç konuşacağı düşüncesi… Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.
Eğer çocuğunuz;
Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa,
İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa,
Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici (ekolali) ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse,
Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa,
Anlamsız gülme veya ağlama krizleri varsa,
Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek göstermiyorsa,
Oyuncaklara amacına uygun oynamayı beceremiyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,
Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri (stereotipi) varsa,
Bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söylemek, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları varsa,
Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum sağlayamıyorsa,
Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse, vakit kaybetmeden teşhis için uzmanlara başvurmak gerekiyor.
Otizmin tedavisi var mı? Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor.
Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak.
Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor.
Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark;  erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları.

Oysa yaşamın gerçeği hiç de böyle söylemiyor size! Oğlum Nazım Özgün ile okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokul süreçlerinde yaşadıklarımız, ayrımcılık hikayelerinden ibaret.  Otizmli/Aspergerli çocuk, genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz, yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında bizlere dayatılan en büyük “engel” olan ayrımcılığı yok edelim!
Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor. Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumluluk ailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı bizimle paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Oğluşum, benim uğur Böcüğüm, aldığım her nefesin anlamı, yaşam öğretmenim! O’nunla birlikte otizmle mücadele ederken, mutluluğun tek bir bakış veya tek bir kelimeden ibaret olduğunu görme fırsatım oldu. Seslenince dönüp bakması, ağzından tek bir kelime çıkması, ağlayıp öfke krizleri geçirmeden bir tam gün geçirmesi, benimle gezmeye, markete, restorana, sinemaya gidebilmesi, kendini hayatın gündelik akışında veya okul hayatı içinde idare edebildiğini görmek için… yıllarca sabırla bekledim.

Biz ikimiz,  çok başka bir yerden, büyük bir boşluktan, hiçlikten, sessizlikten, kapalı bir fanusun içinden geliyoruz. Yoku çok, azı fazla, yaşam sevincinin dibine vuran, hayatı farklılıkları ile yaşamayı öğrenmek zorunda kaldığımız bir uçurumun taa en dibinden geliyoruz. Öyle bir yerden geliyoruz ki, “gelmez, düzelmez, hayata katılmaz, konuşmaz, kendini seslendirmez, hayatı anlamaz, anlatamaz, asla paylaşamaz, duygularını gösteremez, hissedemez, arkadaş olamaz, okuyamaz, hiçbir zaman tam öğrenemez, hatta sevemez” demişlerdi… Hepsinin ne kadar boş olduğunu yaşama sımsıkı tutunmasıyla gösteren oğluşumun annesi olmak kadar beni hayatta tanımlayan bir şey yok!

Son 8 yılda ailemiz haline gelen otizm topluluğunun içindeki her otizmli çocuk benim de çocuğum, otizmli anne-babalar ise yoldaşım. Onlardan sadece biri olarak diyorum ki, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.

Her yıl Nisan ayı, Türkiye’de otizm adına yeni umutlar, yeni adımlar demek… Eğer siz de “Otizmin farkındayım, ama fark etmek yetmez, yaşamı paylaşmak gerek!” diyorsanız,  otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün

Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder!
Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşan herkese yürek dolusu selam olsun!



M. İrem Afşin
Nazım Özgün’ün Annesi
Gönüllü Otizm Aktivisti
iremafsin@gmail.com
www.twitter.com/iremafsin
www.facebook.com/afsinirem
www.hthayat.com/yazarlar/m-irem-afsin

OTİZMİ FARK ET, YAŞAMI PAYLAŞ! Kampanyası:
Otizmi fark et, fark ettir! Farkında olman yetmez, yaşamı paylaş! Yaşamı paylaşmak, sorunları paylaşmaktır. Ayrımcılık yapma, otizmliye engel yaratma!
#otizmifarketyasamipaylas

http://youtu.be/O-xTwfFbGoo