7 Ekim 2013 Pazartesi

Bu Aralar Ben

 
     Ben ortaokul yıllarındayken oldukça içine kapanık hatta a sosyal bir kız çocuğuydum.İlkokul yıllarım ise tam tersi harika , müthiş sosyal yıllardı.Peki neden ben ortaokul yıllarında böyle içime kapanmıştım ki ?

      İlkokul yıllarında ailem ve öğretmenimin birlikte fark etmesi ile işitme kaybımın olduğu anlaşıldı.  Ben bu durumun farkında değildim fakat annem diğer odadan seslendiğinde duyamıyormuşum meğer... 8 yaşlarında başladı işitme testleriyle olan ilişkim. Kulaklıklar ,elime verilen bir buton "ses duyunca bas Ayça " telkini... İlk başlarda oyun gibiydi ."Ses duy bas, aman ne kolay " diyordum.Kabinden çıktığımda telaşlı olanlar babam annem oluyordu. "Bir sorun var " hissi. "Neden basmıyorsun , kızım ?" 
" kulağımda hep bir ses var ama benim , kulaklıktan geleni engelliyor ki " diyorum. Kendimi bildim bileli kulaklarımda bir çınlama var ve o yaşta bunu hiç anlatamadım kimseye. Bir çok doktor , bir yığın test, arkasından sonuç : sağ % 60 sol% 40 işitme kaybı . Neden : Bilinmiyor ama geniz eti olabilir. Eee napıcaz ? Biraz büyüsün geniz eti küçülür, küçülmezse ameliyat. Bekleyelim , derken ilkokul bitti.  Öğretmenim  çok ilgiliydi hic hissettirmedi. Yeteneklerim vardı. Hep değerlendirdi. Halk oyunları ekibindeydim , masa tenisi takımındaydım.Müsamerelerde  görev aldım. Tiyatro oyununda oynadım.Gezilere gittim . Ne öğretmenim ne de arkadaşlarım hissettirdiler bana işitme kaybimi ! Aksine kendime güvenim oldukça gelişti bu dönemde. Bu dönemde dudak okumayı da öğrendiğimden işitme kaybım pek anlaşılmıyordu.Hala da böyle ;)

  Ortaokulda işler pek iyi gitmedi."Biri bir şey söyleyecek de ben duymayacağım fobisi" oluştu . Hatta daha orta 1. Sınıfta ( bugünkü 6.sınıf ) öğretmen deftere bir parça  yazdırırken ben söylediği bir kelimeyi yanlış duymuş ve öyle yazmıştım. Şakak yazacağıma şafak yazmışım .Sınıfın önünde hem yanlış yazdığım hem de anlamını bilmediğim için sağlam bir azar işitmiştim.Hala gözümü kapadığımda aynı sahneyi yaşarım. Bu olaydan sonra içime kapandım ve kendimi istenmeyen biri olarak hissettim.Oysa sadece duyamıyordum ve bu benim elimde olan birşey değildi. Aksi gibi arka sıraya oturtulmuştum ve bu sıkıntımı kimse bilmiyordu. O zaman farkında değildim ama şimdi düşündüğümde aynı okulda öğretmen olan babam neden anlatmamıştı ki durumu  öğretmenlerime , utanıyor muydu ki benden ? Hiç sormadım . Müziğe ,dansa ilgim vardı.Ritmle aram çok iyiydi , ama kimseye söyleyemedim bunu.8. Sınıfta 5 oktav Casio klavye aldı babam ! O kadar mutlu oldum ki ! Beste bile yapmışlığım var benim. Ortaokul işitme kaybımı kabullenme mücadelesi , kendimi tanıma ve bulmaya çalışmakla  geçti.   Orta dereceli bir öğrenci oldum hep , sınıfım çok başarılıydı ve öğretmenler hep en iyi öğrencilere hitap ediyordu. Özellikle matematik dersi bir kabustu. Eminim 2 kolay örnek yapılsa kavrayacaktım ama hep en çalışkanlara göre işliyordu sistem. Matematikten vazgeçtim . Olmayacaktı bu iş ve ben hep öğretmen kanaatiyle geçtim bu dersi. Türkçe dersim ise iyiydi. Çok kitap okurdum. Hızlı da okurdum ,en iyi meziyetim okumaktı. Kendime başka dünyalarda yer buluyordum böylelikle. O dünyada beni istemeyen yoktu.Duyamıyorum diye dalga geçen ya da dudak okuyup okumadığımı test eden de yoktu, duymuyorum diye "sağır mısın sen? " diye çıkışan da.Aradan yıllar geçti ama insanların tavırları değişmedi.Hala dudak okumama inanmayıp "test"ten geçirenler çıkıyor arada ama beni etkilemiyor artık . O zamanlar duymadığımda "anlamadım " diyordum şimdi "duyamıyorum biraz yüksek sesle söyler misiniz ?" Diyorum. Başkalarının ne düşündüğünü önemseyecek yaşı çoktan geçtim.


  Lise yıllarım ise orta okula göre çok daha güzeldi. Derslerim gayet iyiydi çünkü kendimi tanıyor , eksiğimi biliyor evde sıkı bir çalışmayla tamamlıyordum eksiklerimi.10 saat ders çalıştığımı biliyorum üniversiteye hazırlanırken. Matematiğim bile gayet iyileşti. Kendime güvenim gelmişti. Başarılıydım ve bu başarı işitme kaybımı kamufle ediyordu. Dudak okuma ustası olmuştum. Yeter ki herkesin yüzü bana dönük olsun , duymamakta neydi ?

   Üniversite yıllarında tekrar testler yaptırmaya karar verdim. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB bölümünde testler yapıldı. Teşhis : bebekken muhtemelen yüksek ateş sebebi ile işitme sinirlerim yanmış ve geri dönüş , tedavi yok ! Sensorial işitme kaybı. Havadan gelen seslerde sorun var ! Titreşim algısı yüksek.  Bu müzik ve dansa olan ilgimi açıklıyor. Ya da "neden telefonun sürekli titreşimde ?" Diye soranlara cevap niteliğinde ! Çünkü ben titreşim ve ritm duyabiliyorum arkadaş ! Dokunma duyumun gelişme sebebidir bu ki sevdiklerimle dokunarak iletişim kurmayı severim.Bu duruma tek çare işitme cihazı, gel gelelim cihaz için kalip alınamıyor çünkü kulak içi küçük :( Kalıpsız cihaz aldık ama kullanamadım, kulağımı yara yaptı.


 Bugüne kadar dudak okuma ile idare ettim. Sınıfta öğrencilerim bile " fısıltiyla konuşuyorum duyuyorsunuz öğretmenim " diyorlar :) "Duymuyorum dudak okuyorum" demedim hiç, bu da benim sırrım olsun :)  Bu aralar kulaklarımdaki çınlama arttı. Denge sorunu ve baş dönmesine de neden oluyor. Sanırım işitme kaybım da artış var.Yine test yolları gözüktü bana. Teknolojinin bu kadar geliştiği ortamda artık bana göre bir cihaz yapılmıştır umarım. 

     Bu aralar biraz kendimle ilgileneyim ki daha iyi anne, daha iyi öğretmen daha mutlu ve huzurlu Ayça olabileyim.


 Bu aralar ben böyleyim ...





Not :Durumu acıtasyona! dönüştürmemek için  okul hayatım boyunca yaşadığım kötü anıları, döktüğüm gözyaşlarını yazmadım. Konuşmam da işitme kaybı nedeniyle çok az peltek benim. Nasıl duyarsak öyle konuşuyoruz ya malum .Ama bu durumun farkında olmayanlar , yaralayanlar , ezip geçenler çok oldu... Biraz empatik olabilse herkes , dünya herkes için daha yaşanılası bir yer olacak eminim.

 Bu bir iç dökme yazısıdır sadece okuyun  lütfen yorum yapmayın...

 AYÇA


       


5 Ekim 2013 Cumartesi

Bu işler zor işler...

       

    Tarko 8 yıldır benimle...Hayatım onunla birlikte bambaşka, hep söylüyorum ya o doğdu, ben bir kez daha doğdum. Laf olsun diye değil ,  gerçekten...

   Yaklaşık 3 buçuk yıldır yalnız başıma büyütüyorum onu.Bu çocuğu beraber dünyaya getirmeye karar verdiğim insanla beraber büyütmeye devam edemedik ne yazık ki...Bu konuda çok az yazdım, belki bir gün yazarım ayrıntılı , bilmiyorum.Tek başına bir çocuğa hem anne hem baba olmak zor...Bilen bilir bunu. Etrafındaki herkes konu mankenidir.  Eğer baba da tüm sorumluluğu anneye atmışsa , anne "normal "olamaz ki ben de öyleyim bence...

      Tarko büyüyor. Bu yıl 2.sınıfa başladı. Bebekken etrafımdakiler "büyüsün dertleri de büyüyecek "derken cok haklılarmış...Bebekken çok daha kolaymış her şey...Bir birey haline gelmeye başladıkça ilgileri , istekleri, tepkileri farklılaşıyor ve insan maddi manevi yetememekten korkar hale geliyor.Kendini bırakıp daha çocuk odaklı yaşamaya başlıyor. Bu bir şikayet yazısı değil , hayatımda yaptığım en doğru seçim oğlumu doğurmaktır ve diğer seçimlerimin hepsi şu an yaşadığım zorlukların  "anası"dır.Bir secim yaparsın ve bazen sonuçlarına bir ömür boyu katlanırsın.Bende de durum bu...





     Okul hayatımız bir başladı pir başladı, 3 haftayı devirdik bile...Bu süreç içerisinde hala düzen problemi yaşıyoruz ve umarım haftaya her şey yoluna girmiş olacak...Kendi yoğunluğumdan , ne kadar kontrol etsem de , Tarko'nun dersleriyle yeterince ilgilenememişim demek ki ritmik saymalarda problem yaşadık. 3'er ritmik sayma 4'er ritmik saymalarda takılmış.Öğretmeni de "yarın çalışıp gelmezsen seni sınıfıma almam "demiş .(Bu cümle ayrı bir tez konusu ) Ağlamaktan şişmiş gözlerle geldi eve. Kahroldum , ben de onun yaşındayken 3'er ritmik saymalarda takılıyordum.Tipi benziyor tamam bu yönü de mi benzeyecek yoksa? Olabilir matematik dehası olmasa da olur dedim içimden. Ama biliyorum ki çalışırsak yapar. Bunun üzerine önce biraz konuştuk .Kendisini tembel hissediyordu ve ben yapamam demeye başladı. Eyvah! Güven problemi bir oluşursa yandık ! Buna izin veremezdim. Kendisini bir başkasıyla kıyaslamaması gerektiğini geçmesi gerekenin yine kendisi olduğunu söyledim" Eğer yaptığın hataları düzeltirsek kendini geçersin , geçmek istiyor musun ?" Dedim .Hırsla ve ayağını yere vurarak "geçeceğim " dedi! Evet işte bu! Karşımdaki küçük adam benim oğlumdu ve aslında ritmik saymayla değil hayatla mücadeleyi öğreniyordu.Ona hiçbir vaadde bulunmadım. Kendisini aşmanın vereceği duygusal tatmin ona yetecekti. Bütün bir gün çalıştık. Ritm tuttuk , oyunlar oynadık ve Tarko mantığı kavradığı an işi bitirdi.Kendisini aşmıştı. Mutluluktan ve hırstan ağlayarak uyudu , doğru mu yaptım bilmiyorum ama, biraz hırs önemli bence. Ertesi gün okulda öğretmenine kendisi giderek, çalıştığını ve okumak istediğini söylemiş.Öğretmeni de kocaman bir öpücük ve aferinle cevap vermiş. Tarko kendisini aşmanın bir başkasını aşmaktan daha önemli olduğunu ritmik saymayla birlikte öğrenmiş oldu. Başkalarının başarısızlıklarını kendi başarısıyla kıyaslayan bir çocuk olsun istemiyorum.ya da tam tersi , kendi başarısızlığını bir başkasının başarısıyla kıyaslayan. Ayrıca bin bir vaadle ders çalışanlardan da olmamalı, kendisi için yapmalı. Ertesi gün okulda öğretmeninden aldığı aferin kendisine güvenini geri getirdi.Ona en büyük ödül oldu.





   Bu hafta Tarko açısından yoğun geçince ben de ona bir sürpriz yapmaya karar verdim. Kendisini aşmış ve planlı bir öğrenci olmak için çok ciddi adımlar atmıştı. Karşımdaki henüz 8 yaşında bir çocuk yani daha oyun çocuğu ve kaç yaşında olursa olsun herkesin oyuna ihtiyacı vardır.Bu düşünceyle, gece Tarko uyuyunca yine sarıldım toyzshop internet sitesine.Bu aralar kutu oyunları na  merak salan Tarko'ya çok istediği  Angry Birds  kutu oyununu sipariş ettim.Buna bayılacaktı.Hafta sonu arkadaşlarıyla bir araya gelecek ve bu oyun ile keyifli vakit gecirebilecekti. Hemen hediye paketi ve hediye notu ilave ettirdim.




  Toyzshop kargomuz dün geldi. Tarko çok sevindi.Dün akşam arkadaşlarıyla çok keyifli vakit geçirdiler.Bu oyun çok popüler ve çocuklar gerçekten çok eğlendiler.Yorucu geçen bir haftanın sonunda Tarko eğlenmeyi haketmişti. Tarko mutlu ben mutlu. Ve evet dünya benim için oğlumun etrafında dönüyor. Gerisi boş. 


   İmza : bazen hayat çok  "bu işler zor işler"    tadında diyen , Tarko'nun zor kadın  annesi AnneAyça