Bir süredir yazmıyorum / yazamıyorum. Kelimelerim tükendiğinden değil , gönül yorgunluğundan bu susuş..
Hayat çok büyük karmaşa ve herkes kendi karmaşasını çözme derdinde. Her birimiz hem figuranı hem de çok büyük birer gözlemcisiyiz hayatın .Hem bize verilen rolleri oynuyor , hem de diğer rolleri gözlemliyoruz yaşantımız boyunca. Bazı rolleri yerine layıkıyla getirirken bazılarında çuvallıyoruz, sonra ders alıyoruz sonra bir daha çuvallıyoruz...
Bu aralar çuvalladığım rollere oldukça kafayı takmış durumdayım. Sürekli gezen , eğlenen bir insan imajı veriyor olsam da, makyajın altında, ağlayan bir palyaço olabiliyor zaman zaman..
Bir ara çekip gideyim buralardan , oğlumla kendime yepyeni bir hayat kurayım dedim.Olmadı. Sosyal medya beni çok yoruyor kapatayım ne kadar hesabım varsa ben olsam ne olur , olmasam ne olur bak uzunca bir süredir yazmıyorum blogu da kapatayım dedim, elim gitmedi. Bir geldim bir gittim öyle sürüklendim durdum. Her türlü işleyişe karşı bir tepki oluştu bende ! Bir dağ başı olsa da gitsek dedim.En büyük aksesuar olarak görünmez hunimi de taktım fayda etmedi. Değiştiremediğim onca şeye isyanım vardı ,ki tüm gücümü onlar için yas tutmaya harcadım son zamanlarda. Sonuç : hiç ! Sonra bir gün dedim ki koskoca bir hayatı , evreni, sistemi , kaderi ben değiştiremem ki. Bunlara üzülmeyi ; geçmişin , geleceğin yasını bugün tutmayı bırak da bir kendine gel ! İnsan , gözlemleme sürecinde bir kez daha anlıyor ki en yakından en uzağa tanıdığı hiç kimse kişinin kendine ettiği yardımı edemiyor. Hayatımın son 9 yılı hem bir kabus hem bir mucize ile dopdolu ! Nasıl olabiliyor aklı almıyor insanın ! Hayatımı tepetaklak eden her şeyin başlangıcının hamileliğime denk gelmesi ne ironi !! Hastalık , mücadele, depresyon , doğum , lohusalik depresyonu, maddi manevi çöküş , en çok güvendiğin insanların birden en çok canını yakanlara dönüşmesi,aldatılma , şiddet ,boşanma, borçlarla uğraşma , kabus taşınmalar , yalancı sevgiler ,zor durumunu kullanmaya kalkan maddi manevi durum fırsatçılarıyla uğraşma , çekemeyenler , hazımsızlar ; bu ekstaların yanında sağlıklı (!) bir annenin karşılaşabileceği tüm zorluklarla tek başına uğraşmaya çalışma... Yanında , doktorların yok doğuramazsın dediği çocuğu sapa sağlam doğurmak mucizesi...Bunların hepsi bir tek mucize için mi çekildi yoksa ben tüm hayat şanslarımı Tarkan'ı doğururken mi tükettim bilmiyorum.Zaten cevap beklenmeyen sorulardan biri de bu hayatımda! Ve cevabı hangisi olursa olsun sonuç : şükür hayattayız...
Tek başıma çocuk büyütmenin yükü kat be kat artıyor. Tarko 8 yaşını doldurdu. Gün geçtikçe her şeyi sorgular hale geldi daha bugün bile dedi ki " okul sütü içmeme neden sen karar veriyorsun? benim hayatım, içmek istiyorsam içerim! " bu cümle , ilerideki sorgulamaların da bir habercisi. Hazır mıyım ? Bilmiyorum. Baba kişisi benim kadar endişeli mi? Sanmıyorum.
Garip anlar yaşıyorum ; çoğu insanın çok doğal karşıladığı " babası oğlanı kursa götürdü ben de evi toparlıyorum" sözü karşısında afallıyorum. Oysa kursa da ben götürürüm evi de ben toplarım. Geçenlerde bir arkadaş grubumla alışveriş merkezine gittiğimizde çok rahat bir şekilde " çocukları babalarına atalım biz rahat rahat gezelim" diyebilen arkadaşıma "ama benim oğlumun babası yok burada" demiş sonra da boğazımda kocaman bir yumruyla gezmiştim tüm gün .Daha önceden olmuyor muydu bunlar ? Elbette oluyordu da pek takılmıyordum. Yaş ilerledikçe "neden ben?" sorusunu daha çok soruyor insan, cevabı olmadığını bilerek...
Annelik zor zanaat, tek başına çocuk büyütmek daha da zor zanaat , istediğim ama değiştiremediğım çok şey var evet , ama değiştirebileceklerim de az değil. Bunun da farkındayım son günlerde. Ilk önce , en ufaktan, minik adımlarla başladım değişmeye. Her inişin bir çıkışı var ya işte o çıkışa hazırlıyorum kendimi , yavaş yavaş ve yine kendi başıma..
İmza : Gel gitlerde bir anne, AnneAyça