Bir süredir şu hayattaki en zor şeyin bir çocuk büyütmek olduğu fikrimi daha bir sahipleniyorum.
Herkes yaşadığını bilir elbet ama benim yaşadıklarım da azımsanacak gibi değil. Hal böyleyken "ulen ne var alt tarafı çocuk büyür gider , ne kasıyon " diyecek kişiler de olacaktır. Amma velakin ne kadar fikri zikri değişen bir insan olsam da bu konuda acayip sabitim. Bebekligi , ağlaması , hastalığı , emmesi , maması , kreşi ni dert ettiğim günler var ya , ondan istiyorum ben ! "Ayyy anneaaa bu benim veledi şahane hala çıngırağini sallaamiyooaaaa bouuuuu " diye yaptığım telefon ağlamalarina geri dönmek istiyorum. Çocuk büyüdükçe dert de büyüyor, en güzel günlerin bunlar kiymetini bil , büyümesin hiç diyen teyzelerrr nirdesinizz göğsünüze yaslanıp ağlamak istiyorum.
Bu kadar girizgahtan sonra gelelim mevzumuzun temeline. Nedir beni bu kadar dellendiren ? Annelikte uff puff hallerinin nirvanasına taşıyan ? Tarko 'nun okul sorunsalı desem mesela anlarsiniz azıcık kanımca. Öğretmen anneyim ve evet okullardan nefret ediyorum. Bunu açmam gerekecek biliyorum , bu konu ve sistemle ilgili pek çok yazi yazdım, yazarım, yazacağım. İnsanı sadece belli kalıplar içerisine sokmaya çalışan kişisel özelliklerine değer vermeyip kalıba girenlere "canım , cicim " diyip kalıp dışındakilere "tü kaka"diyen bir sistemden ve onun uygulama üssü olan okullardan nefret ediyorum. Ülkemizde insanları sadece meslek sahibi yapmayı hedef edinmiş , sınavlarla insanlari mesgul ederek elestirel düşünme ve sorgulama mekanizmalarini gelistirmeyen ve sonuçta da kimse kusura bakmasın meslekli unvanlı "koyunlar" topluluğu ortaya cikarmaktan öteye gidemeyen bir eğitim sistemi var. Maalesef ki ben de bu sistemin içinde carkin dişlisi olmamaya yemin etmiş çoğu kişi tarafindan sözüm ona "Milli Eğitimin yüz karasi " ögretmeniyim... Bir öğretmen olarak mevcut sistemle yıldızım bir türlü barışmazken , oğlum maalesef aynı sistemin yeminli uygulayıcısı olan bir öğretmenin öğrencisi oldu. Konuyu daha da açıp sinir sistemimi bozmak istemiyorum. Yaşadığımız onca olayı sırf mevzu bahis öğretmenin şu an ona bayılan öğrencilerine duyduğum saygıdan ötürü anlatamıyorum. Ama aynı saygıyı keske öğrenme güçlüğü çeken ögrencisinin velisine veli toplantisinda gosterebilseydi öğretmen hanım. Mesela biraz sevecen olsaydı azıcık sarilsaydı o çocuğa ne kaybederdi öğretmen ögretmenliğinden. Carpim tablosunu verilen sürede ezberleyemedi diye beden eğitimi dersine girmeme cezasi vermeseydi mesela başka bir öğrencisine. 8 yaşında bir çocuğu yaramaz sirasina oturtup da adam edeceği fikrinden vazgecseydi mesela hocaaanimmm ! Ya da kapı dışarı attığı her çocuk için kendi sinif hakimiyeti hanesine koca bir sıfır eklendiğinin farkinda olsaydi. Ama olamadı, olmayacak da ! Onu o sınıfta birakip oğlumu alip mutlu olacağına inandığım başka bir okula verdim. Ama aklım hala o sınıftaki kalip dışında olan diğer "değişik "çocuklarda !
Tarko için yepyeni bir okul süreci başlayacak ve umarım bu defa şans yanında olur. Çünkü bu kadar kokuşmuş bir sistemde her anlamda şansa ihtiyaci var tüm çocukların.
Herşey geçiyor, tüm sıkıntılar bir şekilde atlatılıyor da çocuk söz konusu olduğunda bir başka endişeleniyor insan , anneliği ifade edecek bir sözcük bulamıyorum çoğu zaman.
Geçenlerde bir arkadaşıma dedim ki " annelik bana göre değil çok zorlanıyorum " Aslında annelik değil beni yoran , zorlayan. Şartlarımız. Yoksa elbette ki maddi manevi sıkıntılarımiz olmasa hepimiz mükemmel anneleriz.
Kimbilir daha neler göreceğiz , bırakalım en kötüsü bu olsun da güzellikleri karşılayalim biz. Dünü dünde bıraktım yarın için umutlu olmayi seçiyorum.
Ve yarin için kendim dahil herkese şans diliyorum. Keza bu ülkede en çok ona ihtiyaç var.
Tüm ögrencilere, öğretmen arkadaşlarıma ve velilere şans dolu bir eğitim yılı dilerim. Öğretim nasıl olsa olacak ;)
İmza: Ayça şans dileyen bedevi örtmenanne...