2005 yılının mayıs ayında bir bebeğim olacağını öğrendiğimde ben de herkes gibi karmaşık duygular, tarifsiz bir heyecan hissetmiştim.Başıma geleceklerden habersiz rutin kontrollerimize gidiyorduk Balıkesirdeki doktorumuza.
İlk haftalar normal seyreden hamileliğime 8. haftada ciddi bir mide bulantısı ve halsizlik eşlik edince bulantı tedavisine başladı doktorum.Serumlar,ilaçlar derken geçmeyen bu halsizlik anormal bir durumunda habercisi oldu.Yapılan tahliller sonucunda kan değerlerimin çok düşük olduğu görüldü ve hastaneye yatmak zorunda kaldım.Aldığım kanlar da değerleri yükseltmeyince doktorum endişelenerek 9 Eylül Üniversitesine sevketti.Ben de tüm bunlar olurken tarko normal bir bebek olarak gelişimini sürdürüyordu.Bu bana güç veren en önemli durumdu.9 Eylül Üniv. hastanesi hematoloji onkoloji bölümüne başvurduğumuzda 5 bin trombosit seviyesi vardı(normal bir insanda 100 bin üstünde olması gereken değer) bana uzaydan gelmişim gibi bakıyorlardı ki nedenini daha sonra anlayacaktım.Hastalığımın adı TTP(trombotik trombositopenik purpura) genetik bir kan hastalığı..çok ender görülen bir kan hastalığı,bağışıklık sistemini çökerten ve her an vücudun herhangi bir yerine pıhtı atma ihtimali olan bir hastalık..işin en kötüsü de buradaki doktorların daha önce benim gibi bir vakayla karşılaşmamış olmaları..hem hamile hem ttp hastası..normal şartlarda bebeğin anomalisinin olması,gelişim bozukluğunun bulunması yada şimdiye kadar çoktan düşük yapmam gerekiyormuş..ama bebeğim sapasağlamdı..
ilk gün beni bu kadar hastalıklara açık olmama rağmen onkoloji hastasıyla dolu 10 kişilik bir odaya aldılar itiraz bile edemedik..hamilelik zaten insanda duygusal değişiklikler yapıyor bir de hastalık ve etrafımda sürekli kemoterapi alan insanlar vefat edenler...nasıl dayanmışım ben bile kendime şaşıyorum..5 gün boyunca hergün farklı bir söylemle geldiler doktorlar odama belli ki onlar da ne yapacaklarına karar verememişlerdi..ilk gün bebeğim ve benim güvencede olduğumu herşeyin yoluna gireceğini söylediler ve kan tahlillerine başladılar uygun bir tedavi bulacaklarını belirttiler..onlara güvenmemi sağladılar..
Ertesi gün odaya tıp fakültesi öğrencileri gelmeye başladı ve onlardan öğrendim ki tıp fakültesi konularını değiştirmişti benim yüzümden..denek olarak kullanılacağım fikri beynimde şimşek gibi çaktı..Allahım bana ne yapacaklarını bilmiyordum ..ertesi gün gelen doktorlar bana aynen şunu söylediler: "internette araştırıyoruz senin durumunda olan bir vakayla daha önce karşılaşılmamış bu nedenle bebeği almadan tedaviye başlayamayız" dünya başıma yıkılmıştı..ama tüm duygularımı bastırıp mantıklı olmak zorundaydım..doktorlara dediğim şuydu "benim bebeğimin sağlıklı olduğu ile ilgili kadın doğum bölümünden bir rapor almak istiyorum derhal ve bunun ardından tedaviye başlanılmasını istiyorum.. bebeğim karnımda sapasağlamken onu öldürüp almanıza izin vermem!!" bir yandan da gözyaşlarımı tutamıyordum..tıp ne kadar ilerlemiş olıursa olsun insanın iç güdüleri ve inancı sağlamsa herşey tersine dönebilir.. ben bebeğime o kadar güveniyordum ki o kadar sağlıklıydı ki karnımda tekmelerini hissederken onu öldüremezdim üstelikte kendi hayatım için..
Hamile olmayan birisine ne tedavi yapılıyorsa aynısını yapın eğer bebeğim ölecekse bu süreçte ölsün diyordum hep..ertesi gün gelen doktorlar bu defa hastanede etik kurul toplanacağını ve bu kurulda bebeği alıp almayacaklarına karar vereceklerini söylediklerinde benden aldıkları cevap karşısında oldukça şaşkındılar: bebeğimin hayatını sizin etik kurulunuzun alacağı karara bırakmam bu hastaneden derhal ayrılmak istiyorum işlemleri başlatın!! o tarihten bu yana o hastaneye bir daha uğramışlığım yoktur.bundan sonra hastaneden kendi rızamla ayrıldığım ve derhal bir sağlık kuruluşuna gitmem şartı yazan belgeleri imzalayarak ayrıldım..bu arada eşim ve tüm ailem,arkadaşlarım İstanbul'da Ankara'da hastane ve doktor aramaya başlamışlardı..Acıbadem kozyatağı hastanesi riskli gebelikler bölümüne yattım ve burada plazmaferez oldum..doktorlar bebeği almadan tedaviyi başlatacaklarını söylediler ama onlar da endişeliydi çünkü böyle bir vakayla karşılaşmamışlardı..plazmaferez kanın plazmadan ayrılarak ( halk arasında sarı kan da denir) yerine yeni plazma ile birleştirilerek tekrar vücuda verilmes işlemi ve oldukça riskli bir işlem..3 gün boyunca bu işlem gerçekleşti kasıktan takılan bir katater yardımıyla yapılmaktaydı bu ve beni yatağa bağlamıştı..ama bebeğim çok sağlıklıydı değerlerim yükseliyordu ve doktorlar yüzde elli şans vermişlerdi.. o kadar mutluydum ki..ancak kaldığımız hastane özel olduğundan ve özel sağlık sigortam olmadığından dolayı maddi sıkıntıyla karşı karşıyaydık..yapılan işlem oldukça pahalıydı ve işlem her hastanede yapılmıyordu.. eşim ve arkadaşları günlerce hastane aradılar.. ama bu hastanede bir devlet kuruluşu olmalıydı ben devlet memuru olduğumdan dolayı üniversiyte hastanelerini araştırıyorlardı..İstanbuldaki arkadaşlarımızın hakkını hiçbir zaman ödeyemem onların sağlık sektöründe olmaları işimizi çok kolaylaştırmıştı..Acıbadem kozyatağı hastanesinden sonra Maltepe Üniv. Hastanesine yattım ve aynı işlem burada da tekrarlanmaya başladı. Burada benim hastalığımla ilgilenen ve özel olarak bana zaman ayıran çok değerli doktorumuz Prof.Dr. Nevin Yalman'ı anmadan geçemeyeceğim,onun emekleri olmasaydı belki de hayatta olamayacaktık..İstanbul'daoğlum ve ben ünlü olmuştuk hematoloji dokorları bizi konuşuyorlardı..Bir mücizenin kahramanlarıydık..Fakat endişelerimiz devam etmekteydi bebeğim bu süreçte 7 aylık olmuştu ve ne kadar riskli de olsa doktorlarımız anne karnında büyümesiini normal gelişimini devam ettirmesini istiyorlardı..bu arada değerlerim yükselmiş eve gönderilmiştim çok mutluydum..Mutluluğumuz kısa sürdü çünkü 2 haftalık süreçte tekrar değerlerim düştü ve İstanbul'a döndük..Benimle ilgilenen doktorumuz İstanbul üniversitesinde idi fakat bu defa tedaviyi üstlenemeyeceğini bildirdi.Nevin hocamız çocuk doktoru olduğundan sadece tedaviyi takip edebiliyordu yasal olarak erişkin hematoloji uzmanının tedavi şeklini belirlemesi gerekmekteydi..Plazmaferez çok sıkıntılı bir süreçti ve başka bir yöntem daha vardı damardan plazma almak ancak bu yöntemi denememişlerdi..Tekrar doktor aramaya başladık ve tavsiye üzerine Türkiye'nin en iyi hematoloji uzmanlarından biri olam sayınProf.Dr. Mahmut Bayık ile tanıştık..Nasıl babacan bir adamdı anlatamam kendimi tekrar güven de hissettim ve plazmaferez olmamak için yalvardım resmen..çünkü bu işlem sırasında liflerim kopmuş ve yaklaşık 1 ay yürüyememiştim.Doktorum plazmafereze baştan beri gerek olmadığını damardan plazma alacağımı söylediğinde o kadar mutluydum ki anlatamam..bebeğim çok sağlıklıdı herşey yolundaydı Maltepe üniv hastanesi ikinci evimiz olmuştu çok iyi bakıyolardı bana..kadın doğum uzmanlarım Dr.Figen Temelli Akın ve Eray İlter kendilerini sevgiyle anıyorum..çok büyük bir özveriyle beni ve bebeğimi hayata bağladılar. değerlerim tekrar yükseldi ve eve gidelir onayı verilince Balıkesire geri döndük..15 günde bir damardan plazma almam gerekiyordu ve bunu Balıkesirde de yaptırabilecektik bu harika bir haberdi..Hamileliğimin 8.ayına gelmiştim ancak ne olur ne olmaz diye hiçbir hazırlık yapmamıştım bebek için.. hazırlaklara başladım oğlum ve ben iyiydik hergün kan tahlili oluyordum damarlarım delik deşikti..yusyuvarlak bişey olmuş 20 kilo almıştım ilaçlardan ama umrumda değildi mutluydum bebeğime kavuşacaktım.. nasıl da özeniyordum tüm anneler bilir bu duyguyu.. oğluşumun odasını hazırladık imkanlarımızla ve kıyafetleri herşeyi alındı.36. haftada İstanbula gittik bebeğim kontrol edildi ve solunum yaptığı gayet sağlıklı olduğu tespit edilince doğuma hazır olduğumu söylediler doktorlarm..onca engeli atlattıktan sonra nihayet oğluma kavuşabilecektim..
37.haftada 02.02.2006 saat 09.50 de 3210 gr ağırlığında ve 49 cm boyundaki minik oğluma kavuştum..Bir mucizeyi Allahın izniyle gerçekleştirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum..Hergün sağlıklı,mutlu,huzurlu,akıllı bir oğlum olduğu için şükrediyorum...
Hamileliğimin ilk zamanlarında henüz bebeğimin cinsiyeti belli değilken bir rüya gördüm ben... 2 yaşlarında bir erkek bebeğin arkasından sesleniyordumm "Destaaaan gel oğlum düşersinnnn" uykudan uyandığımda hala etkisindeydim rüyamın..eşimi aradım bir oğlumuz olacak Destan gibi gelecek adı Destan olsun dedim.. rüyamı anlattım...
Fakat istediğim olmadı eşim oğluma iki isim koyma taraftarı değildi ve sadece kendi beğendiği ismi nüfusa yazdırdı...Benim bir daha sağlık şartlarından dolayı bebek sahibi olmama imkan yok...Şimdi benim için manevi değeri çok yüksek olan bu ismi de resmen oğluma vermek istiyorum..
Destan: Kahramanlık hikayelerini konu alan şiir...
Tarkan: Eski Türklerde ordu komutanı,savaşçı,saygın kişi
HAKSIZMIYIM??