30 Ocak 2013 Çarşamba

bu gece son...


 Bu gece son..

 Yarın, geri kalan hayatımıza geçmişten sadece mutlu,  sağlıklı, güzel anılarla birlikte olumsuzluklardan da sadece dersimizi alarak yepyeni bir evde devam etmeye gidiyoruz...

Hayallerimiz, umudumuz da yanımızda...

Yarın güzel  bir başlangıç yapıyorum ve  biliyorum ki hiç bir şey  eskisi gibi olmayacak...





Bugünleri gösteren, olmazları olduran Yaradana şükürler olsun...

Bu gece son...

28 Ocak 2013 Pazartesi

Yüzünü Dökme Küçük Kız

   


       İçimde büyütemediğim bir kız çocuğu var benim...pervasız,uçarı ,laf anlamaz ,ikna olmaz...zor çocuktur,kırılgadır,naiftir,canı tezdir..



     Bir kez  incinirse susar, konuşmaz, eksilirim...Onu beslemezsem, kendimi yitiririm...Umudumu kaybettiğim bir anda ,bazen öyle bir bağırır ki kendime getirir beni...şarkı olur,şiir olur,resim olur,renk olur...bazen başka bir çocuk olur mutlaka duyurur bana sesini...ben yaşadıkça yaşar, yaşayacak o küçük kız...


    Bu aralar küçük kız çığlık çığlığa bir şekilde sesini duyurmya çalışıyor bana..."unutma" diyor "ben buradayım büyüyüp kirlenmedim,büyümeyeceğim... ben var oldukça umudun da olacak..." dün gece küçük kız bir resimle geldi, ben de en sevdiğim Ortaçgil şarkılarından birini söyledim ona !

 "yüzünü dökme küçük kız"


 
 
 
sonra sarılıp uyuduk...
 
 
 
İMZA:eski resimlere bakıp çocukluğunu özlemiş bir anne :AYÇA
 

24 Ocak 2013 Perşembe

TARKO'NUN ANNE SAÇIYLA İMTİHANI :)

  

            Tarko'nun 1. sınıf macerası hızla devam ediyor. 1. yarı yılı kendisine yakışır bir şekilde başarıyla geçirdi çok şükür.Bu süreçte beni hiç üzmedi kuzum.ödevlerini zamanında yaptı ,( bezen 12 lere kadar yazdık ) yazı yazmada kaplumbağadan halliceydi en başlarda, şimdilerde tavşana yetişti kocaman aferinleri haketti :)


           Okul demek sınav demek onu da öğrendi."sınav olduk biz bugüünnn baaakkk " diye elime kağıtlar tutuşturdu bazı akşamlar geldiğinde... hep böyle başarılı ol sen kuzum,kalbimin gülen yüzü, gururum.


          Tarko dün akşam yine bir kağıt tutuşturdu elime, ama bu diğerlerinden farklıydı..."aaa bu benim yaptığım sınavlara benziyor vallaha benziyor amanın gerçek sınavlara başladık vay halimize " dedim içimden, hemen sonuca baktım ,yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü üzere 25 soruda 1 yanlışı var ;) sonuç çok iyi ama hemen içimdeki hırslı anne sordu " neden  yanlış var,kaç kişinin hepsi doğru,kaç kişinin yanlışı senden çok"  sonra içimdeki mantıklı olgun anne dedi ki "önce bir yanlışına baksana neyi yanlış yapmış bu çocuk ??" Soruyu ve verdiği cevabı yukarıda görüyorsunuz sayın seyirciler! Evet teknik olarak yanlış yapmıştı soruyu ama Tarkoya göre doğruydu demekkiii! neden mi ??


     Çocukların daha bebeklikten hatta daha fetüsken annelerinin haliyeti ruhiyelerinden etkilendikleri bir gerçek, yukarıda ki fotoğraf da bunun ispatı ! Benim gibi azıcık(!) ayarı kaçık bir anneye sahip olursan ahanda sınavda da böyle cevap verirsin :) çocuk saçımız ile duygusallık arasında bir bağ kurmuş, kendince gözlemlemiş; annem akşam sinirlenip delleniyor sabah kuaförde saçını değiştiriyor bir sarı, bir kahve bir kızıl elli renge dönüyor...hmmm o zaman demek ki bu kadınların saç rengi ile duyguları arasında kesin bir bağ var :) Allahtan soru" alışveriş yapmak duygusal bir eylemdir" şeklinde sorulmamış:) görerek ve yaşayarak öğrenen Tarko buna da DOĞRU derdi yeminle...
 
    Çıkarılacak ders : 1-Anneysen psikopata bağlama lüksün yok çocuğuna yanlış örnek olursun.
                                2- Çocukların algıları çok açık onlara söylediklerinizden çok örnek olduğunuz davranışlar doğruyu yanlışı öğretir.
                                3-Akşam dellenip sabah kuaföre gidilmez :)
                                4-Anneysen duygusal kadın tribine girme! mantıklı olgun anne ol!
                                5-Bu maddeler annenin dellendiği hallerde geçerliliğini kaybeder :D
                            
 İMZA: arada dellenip arada durulan mükemmel olmadığı gibi olmaya da niyeti olmayan anne ANNEAYÇA :)



                               
            



  





          

22 Ocak 2013 Salı

Sizin Gerçekten İnandığınız Kahramanınız Kim??





   

     Geçtiğimiz cumartesi akşamı Tarko ile sinemaya gittik. Ben artık Tarko ile sinemaya gitmekten, çocuk filmlerinden , animasyonlardan ciddi keyif almaya başladım. Bu defa yine harika bir 3D animasyon izledik.En son etkisinde kaldığım "Baykuş Krallığı " "Efsane Beşli" yi izleyince tahttan inmek zorunda kaldı.

        Film de muhteşem bir görsel zenginlik var ve ben kendimi resmen filmin içinde hissettim. İtiraf etmem gerekirse 3D Filmler benim başımı döndürüyor ve eğer çok fazla hareketli sahne varsa gözlükleri çıkarmak zorunda kalıyorum. Kalbim çarpmaya başlıyor. Panik oluyorum anlayacağınız. Bu filmde de bolca panik oldum ve aynısının Tarkana da olacağini düşünerek durmadan "başın döndü mü?  Miden bulan dı mı?" Diye sordum durdum. İki dakika rahat dur da çocuk  film izlesin be kadın :)

 

      Film Türk örf adet ve geleneklerine uygun  değil ,öncelikle belirteyim.Yani, biz de paskalya yok, noel yok, diş perisini bilen var bilmeyen var, uyku perisi kısmen var hele ki jack frost u ilk kez burada duydum ben! Size filmin konusunu anlatmayacağım merak edin ve izleyin! Yalnız verilen mesaj muhteşemdi! Eğer kahramanlara , efsanelere, mucizelere inanıyorsanız onlar adı ne olursa olsun sonsuza dek var olurlar! Ama inanmıyorsanız artık yok olmuşlardır!  Korkular da öyle... korkularımız da biz onlara inandığımız sürece bizi korkutabilirler! Bu film sadece küçüklere değil büyüklere de evrensel mesajlar veriyor!

    İnanç ,insanoğlunun elindeki en büyük güç ; inandığımız, güvendiğimiz her şeyi imkansız da olsa gerçekleştirebilecek güce sahibiz !inandığımız sürece bir kişiyi hayatımızın kahramanı yapabiliriz! Ne zamana kadar inancımızı kaybedinceye kadar!


     Bu filmden çıktıktan sonra Tarko'ya büyük bir kötülük yaptığımı farkettim! Nasıl mı? Tarko filmi izlerken durmadan "noel baba insanların uydurduğu biridir" " diş perisi yok! O hediyeleri anneler koyuyor yastığın altına" dedi durdu ! herşeyin doğrusunu bilsin derken hayal gücünü mü öldürdüm acaba ben bu çocuğun?? Ne acelem vardı ki?! Nasıl olsa büyümeyecek miydi! öğrenmeyecek miydi?! Filmden çıktığımızda "diş perisi,uyku perisi gerçekten var mı anne??" diye sorduğunda bakışları "anne n'olur gerçek olduğunu söyle" dyordu... kıyamadım "evet çok inanırsan hepsi var annecim ben de filmdeki çocuklar gibi inanmaktan vazgeçmiştim onlar da yok olmuşlardı ...ondan sana gerçek olmadıklarını söylemiştim dedim" "artık inanıyorum ve varlar... eminim bu gece uyku perisi bize güzel rüyalar getirecek" dedim...aslında o an çocuk olmak ve masumca herşeye inanmak istedim...

      Filmden çok etkilendim! Sanırım çocuk masumiyetimi kaybetmekten korkuyorum ya da çoktan kaybettim..İnsan en çok evladı çocukken çocukluğuna yakın olur! Ben Tarko'yu yanımda büyük yapacağıma, ben onun yanında çocuk olmaya karar verdim...mucizelere inancım bitmesin kahramanım ölmesin diye...

             
İMZA: içinde mucizelere ve kahramanlara inanan masum bir kız çocuğu saklayan AnneAyça...

19 Ocak 2013 Cumartesi

İSTANBUL'DAN DAYIM GELDİ EVDE BİR BAYRAM HAVASI :)

                       
     Hayat her zaman dört dörtlük değil.Herşey bizim istediğimiz gibi gitmiyor bazen. Mutluluklar sevinçler gibi hüzünler, sıkıntılar da bizim için...hayat macerası böyle...sınavlarla dolu bazen de..

  Biz de böyle bir zamandan geçtik  yine , son iki ayımız kabus gibiydi . Kardeşim ve benim, hayatımızın bir köşesinde duran ve zaman zaman bizi sıkıştıran bir genetik kan hastalığımız var.Hamileyken beni yakalayan bu illeti , ters köşeye yatırmış ve alt edebilmiştim . Şu an kontrol altında ama ne zaman yeniden atağa geçer bilememekteyim . Uzun zamandır sessizliğini koruyan bu hastalık yeniden hortladı ve bu defa kardeşimi ağır vurdu :(  Önce Balıkesir'de başlayan mücadele İzmir'e taşındı. Benim şahsi fikrim, bana ağır bir darbe vuran ve bebeğimi almaya kalkan 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine kesinlikle gidilmemesi gerektiğiydi.Bazen birşeylere engel olamıyorsunuz ve yaşanması gereken yaşanıyor . Maalesef  kardeşim de bu hastaneden nasibini aldı. Özellikle bu hastanenin Hematoloji bölümü hayatımda gördüğüm, insan haklarına zerre değer vermeyen bir yapıya sahip...hastaların insan olduğundan bir haber kobay faresi olarak kullanıyorlar resmen!Bana da aynısını yaptılar.Orada yaşadıklarımı tüm ayrıntısıyla yazmadım hiçbir zaman çünkü her anlattığım da ya da yazmaya başladığım da aynı şeyleri yaşatıyorum kendime sanki...Kısmen de olsa doğum hikayemizi yazarken bahsetmiştim bu zorluklardan.

  Kardeşimin hastalıktan dolayı böbrekleri zarar gördü...Hem aferez hem de diyaliz olmak zorunda kaldı.Biz bu süreci geçici zannederken böbreklerdeki hasar tahminimizden fazlaydı ki biyopsiye gerek duyuldu. Sonuç : böbrek yetmezliği hatta böbrek nakli! Bu hastane ikinciye hayatımızı karartmaya kalkıyordu! Buna fırsat vermemek ve bu teşhisi başka doktorlara da onaylatmak gerekiyor! İstanbul yollarına düşerken kardeşim, hastaneye yatışının üzerinden 1 ay geçmişti bile... Moralman kötüydük hepimiz..

   İzmir bana hiç yaramadı ama İstanbul hayat kaynağı oldu! Kardeşime de öyle! İstanbul'dan güzel haberler geldi! Diyalize gerek yok ilaç tedavisi ile böbreklerdeki sorun kontrol altına alınacak ! Mutluluğumuzu, sevincimizi tarif edemem! Yeniden doğmuş gibiyiz!

   Hal böyleyken sorgulamadan edemiyorum : iki ünversite aynı hastaya nasıl böyle uç teşhisler koyabilir?! Amaç nedir ?? Kardeşime yapılan gereksiz işlemlerin devlete maliyetini hesaplarsak işin içinden bile çıkılamaz! Biz bilinçliydik başka yerlere de danışmak istedik! Ya cahil insanlar! İnsanların hayatlarını ve çaresizliklerini maddi kazançlarına alet eden herkese yazıklar olsun! Bunun peşini bırakmaycağız, bunun hesabını henüz kısmen adalet varken aramak istiyoruz!  
Güvenimiz bu ülkedeki temel kurumlara bir bir sarsılıyor! ki sağlık , bir devletin vatandaşlarına vereceği en temel, en güvenilir hak olmalıdır!İnsan haklarının en temeli "yaşama hakkı " değil midir?!
Hipokrat yeminini kim ediyor ?? "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyen Atatürk'ün doktorları nerede ?? bizden çok onların hesap sorması gerekmez mi ?! Babamıza bile güvenmemek gerektiğini öğrendiğimiz şu günlerde, güvenceğimiz tek şey kendimiz olduk maalesef!
 Tarko, dün gece bir sürpriz yapıp beklediğimizden erken gelen dayısını kapıda görünce sevinçten çıldırdı .."dayıcım seni çok özlemişim " deyişini  dakikalarca sarılışını unutmayacağım..

Yaşadığımız herşeye inat dün gece bizim evde şenlik vardı, kahkahalar vardı, umut vardı , yeni planlar vardı. Tarko'nun dayısına sarıldığı an aklıma gelen ve ona uyarladığım GÜNDOĞARKEN şarkısı :


Tarko'ya uyarlanmış hali "İstanbul'dan dayım gelmiş, evde bir bayram havası, annem , ananem, dayım beni çok severmiş"


İMZA:HERKESLERİN ÇOK SEVDİĞİ MUTLU TARKO'NUN MUTLU ANNESİ ANNEAYÇA :)




18 Ocak 2013 Cuma

"DeliAnnem ve Ben" yazım ve "blogger"a geri dönüş :)

delianne

 
 
    Henüz blog yazmaya başlamadığım dönemde annelik ile ilgili blogları takip ederken buldum onu... İçten , doğal , yalın ve pozitif haliyle çok etkilemiştir beni...hatta blog yazmada feyz aldığım bloggerlardan biridir...
 
 
      Zaman geçti blog yazmaya başladım bir yazımı da onun yazdığı bir yazıdan etkilenerek yazdım. http://anneayca.wordpress.com/2012/06/30/sifir-uzerine-karalamalar/... Yazı yazmak tamamen bir yetenek işi ve o fazlasıyla yetenekli ! Kim mi?? tabi ki DeliAnne :)
Blog dünyasına adım attığım günden beri bir çok anne arkadaş edindim ki ben onlara annedaşım dedim, hepsini çok sevdim...DeliAnne de meşhur blogger annedaşlarımdan biri...Blogum Dergisi aile editörlüğüne başladığımda onunla bir röportaj yapmak istediğimi belirtmiştim ancak araya bazı aksilikler girdi, ya ben ya o müsait olamadık, ama sonunda yeniyıl sayımıza röportajımı yetiştirdik :)
DeliAnneme buradan da teşekkür ederim benim gibi deneyimsiz bir editörün ilk röportaj deneyimine ortak olduğu için :)
 
Okumak isteyenler için Blogum Dergisi yeniyıl sayısı 32.sayfadayız :
 
 
İmza: Tarko'nun acemi blogger editör annesi Anne Ayça :)
 
 
İşte bu yazı ile wordpress hayatıma son verdim! Ben yapamadım, vallahi de alışamadım...çok sevdiğim yazı yazmaktan bile soğudum yeminle :S sonunda düşündüm taşındım ve ilk gözağrıma geri döndüm; anneayca.com oluncaya kadar da buradayım :) peki ne zaman olacak o iş derseniz  her gün yazı yayınlayacak ve zaman ayıracak gücüm olduğunda :))
 
imza: Tarkonun çokfena kararsız azcık da beceriksiz annesi anneayca :)