11 Kasım 2013 Pazartesi

Seni seviyorum Diren oğlum

   
     Tarih : 08.11.2013

      Sabah  her zamanki gibi  06:00 'da uyandım. Biraz başım ağrıyor. Tarko'nun gece dişi ağrıdı uyuyamadım fazla. Sersem gibi kalktım, odanın kapısını açtım. Diren kapıda bekliyor her sabahki gibi. Miyavlayarak bacaklarıma dolandı. Biraz oynaşıyoruz ama  yetmiyor Diren'e ."Gitmem gerek tatlım gelince çok oynayacağım seninle söz "diyerek mamasını ve suyunu verdim. Aceleyle hazırlanıp çıktım.

        Okul çok yoğun geçti o gün. Bir yandan nöbet , diğer yandan 10 Kasım hazırlıkları var. "Çıkışta biraz kalmam gerekecek işleri yetiştirmek için. Öğleden sonra kuaföre gideceğim. Akşama kızlarla buluşacağız,  ne giysem acaba ? " diye düşünürken telefonum çalıyor.  Arayan annem " Çabuk gel , Diren balkondan düştü " diyor. 

       Telefonu kapatıp fırtına gibi okuldan çıkıp ilk taksinin önüne kendimi atan benim. Tekrar arıyorum annemi " Geliyorum anne öldü mü? Lütfen ölmedi de " diyorum. "Sanırım bacağı kırık "diyor annem. Hayatımda uzun zamandır kimse için bu kadar endişelenmediğimi düşünüyorum. Ağlıyorum.Taksici bir şeyler soruyor saçma cevaplar veriyorum.  Ne ile karşılaşacağım bilmiyorum. Saate bakıyorum annemin beni aramasından 8 dakika sonra apartmanın önündeyim. Taksiciye beklemesini söylüyorum. Yaralı bir kedi taşıyacağını duydu ya "bekleyemem " diyor. Onu vicdanıyla baş başa bırakıp bahçeye koşuyorum. O andan sonra yaşadıklarımı anlatabilirim belki ama duygularımı anlatmaya hiçbir kelime yetmeyecek biliyorum. 

  Duvarın dibinde kanlar içinde ürkmüş , korkmuş titriyor Diren. Yan taraftaki okuldan bizim bahçeye sigara içmeye kaçan lise öğrencileri var başında. Usulca gidiyorum  " Canım oğlum Diren ne oldu sana böyle? Geçecek annecim "diyorum. Sesimi duyar duymaz ağlamaya başlıyor. Hem de gözümün içine baka baka . 1 dakikalık bir olay bu anlattığım.  Çaresizlikten delirebilirdim o an. Sonrasını sanki birisi yaşıyor ben izliyorum. Bugün için bambaşka planlarım vardı benim oysa. Direni alıyorum taksi çağırıyorum , bir yandan veterinerimizi arıyorum. Daha  çağırdığım taksi gelmeden yakındaki taksi durağına koşuyorum. Çok canı yanıyor biliyorum usulca seviyorum onu.Diren oğlum az kaldı diyorum.Yalnızca  4.5 aydır bizimle olan ve beni annesi gibi gören bu çaresiz canlıya bu kadar alısabilmiş olmama hayret ediyorum. Kulaklarımda çınlayan sesimi tanıyamıyorum "Diren oğlum ! N'olur ölme!" Yol bitmek bilmiyor. Ellerim kan içinde. Ne kadar acizsin diyorum kendime! Veterinere girdiğimde şoktayım biliyorum.  Kendimi kontrol edemiyorum. Beni dışarı çıkarıyorlar.  Yalvarırım ölüme terk etmeyin oğlumu diyorum ! Evet oğlum o benim. Oyun oynayacağız eve dönünce , söz verdim. Yapılabilecek her şeyi yapıyorlar. Çene kemiği çatlamış , iç organlar travmaya bağlı zarar görmüş.  "Bekleyeceğiz" diyor veterinerimiz.  O an yanımda olmasını istediğim herkese ya mesaj atıyorum ya arıyorum. Tek başıma kaldıramayacağım ben bunu diye düşünüyorum.  Az sonra yine Diren oğlumun yanındayım. Seviyorum, usulca okşuyorum.Çok sever okşanmayı Biliyorum acısı dinmiyor ama biraz rahatlıyor.

    24 saat bekleyeceğiz.  Atlatırsa bizimle kalacak, atlatamazsa bedenini kaybedecegiz ama o hep bizimle kalacak. Eve gelince ise acı çektiğini gördükçe ölsün artık buna ne biz katlanabiliriz ne de o katlanabilir diye düşünüyorum. Dayanılacak gibi değil. Bir canlı ilk kez son zamanlarını  gözümün önünde geçiriyor. Hem de bu hayatta en çok değer verdiğim canlılardan biri.  Anneme diyorum  ki " Yaşayan bazı insanların Diren kadar değeri yok " ağlıyor ve dua ediyoruz. Tarkan hep yanımda , evdeki sürece dahil oldu maalesef. Onun içinde çok büyük bir tecrübe.  Kötü birşeyler olduğunun farkında ama ismini koyamıyor , biz de söyleyemiyoruz. Derken kardeşim geliyor. Diren onun için çok değerli.  Geceleri yanında uyutur onu. Evimizin küçük oğlu Diren , bize bir sürprizle geldi yine bir sürprizle mi gidecek ? Göz göze geliyoruz kardeşimle , Diren ellerinde son nefesini verirken göz yaşlarımızı tutamıyoruz. Biz onu çok seviyoruz. Usulca ikimiz onu yerine yatırırken uyandırmaya kıyamadığımız bir bebek gibi  davranıyoruz. Ebedi uykusuna ellerimizle yatırıyoruz canımız oğlumuzu...

   Diren oğlum, canım oğlum çok az kaldın bizimle ama bir canlıyı sevebilmek için ille aynı türden olmamak gerektiğini öğrettin bize. Bu kadar seveceğimi , bağlanacağımı , yokluğunun bu kadar acı vereceğini bilseydim ,yine de alır mıydım seni ?

    Biliyoruz ki sen 6 aylık ömründe bize bir misafir olarak geldin.İyi ki geldin.Tarkan'a kardeş oldun. Ona paylaşma ve sorumluluğu öğrettin. Ders verdin kimi zaman da. Demek bu kadarmış birlikteliğimiz. Fiziksel olarak bizden ayrılsan da sonsuza dek bizimlesin.

    Tarkan'a ilk etapta anlatamıyorum. Kendim kabullenemiyorum ki ona anlatayım. Ertesi gün "Diren ışık oldu Tarkan'cığım ,  artık bizimle beraber değil gökyüzünde , cennette " diyorum. "Ama o daha 6 aylık bebek anne ölmeyi haketmiyor "diyerek ağlıyor. Bir şey diyemiyorum, sarılıp beraber ağlıyoruz.Direni uğurluyoruz...

     Düşünüyorum da aslında Diren'i bilerek değil elbet , ama biz öldürdük. İnsanoğlu çok katlı binalar yaparak doğal yaşamı bozdu. Yetmedi ,  hayvanları da o çok katlı binalarda beslemeye başladı. Doğasında atlamak,saldırmak , kuş peşinde koşmak olan bir hayvanı evde tutmaya çalışmak ne denli doğru olabilir ki ? Günlerdir farkında olmadığım bu gerçekle yüzleşiyorum. Diren 'in aslında özgür olması gerekiyordu biz onu hapsettik. İnsanoğlu hapsetti. Gözü hep dışarıda hep kuşlardaydı. Korkuyorduk ya atlarsa diye , korktuğumuz başımıza geldi. Böyle bir sonu hak etmiyordu canım yavrum.

                       
   

 Şimdi doldurmaya çalışmayacağım bir boşluk var içimde , evimde. Eşyaları , oyuncakları bıraktığı gibi duruyor.Biraz mama ,biraz su var tabaklarında...

   
       Alışmak  zor....


 Duygularıma daha fazla kelime bulamıyorum.

 Seni seviyorum Diren oğlum.


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder